Tez Koleksiyonu

Permanent URI for this collection

Browse

Recent Submissions

Now showing 1 - 20 of 38628
  • Publication
    Workforce optimization in aircraft maintenance processes
    (2024) Hasançebi, Safacan; Tuzkaya, Gülfem; Kılıç, Hüseyin Selçuk; Marmara Üniversitesi; Fen Bilimleri Enstitüsü; Endüstri Mühendisliği Anabilim Dalı; Endüstri Mühendisliği Bilim Dalı
    ÖzetHava aracı bakımı, iyi bir planlama ve farklı kaynakların optimizasyonunu gerektiren çok önemli ve zor bir süreçtir. Uçak bakım süreçlerindeki optimizasyon problemleri uçak bakım rotalama, uçak bakım sıralama/çizelgeleme ve görev tahsisi olarak gruplandırılır. Bu problemler, bakımın çizelgelenmesi veya otorite/üretici tarafından belirlenen iş periyotlarının optimal planlanması ile ilgilidir. Bu tezde, bakım Gantt Şemasının oluşmasını sağlayan iş kartlarının çizelgelenmesi ve teknisyenlerin görev kartlarına atanmasını içeren görev tahsisi problemlerine odaklanılmıştır. Birinci aşamada toplam bakım süresini minimize etmeye çalışan kaynak kısıtlı bir çizelgeleme modeli kurulmuştur. İkinci aşamada ise teknisyenler ve kartlar arasındaki uygunluğu maksimize etmeye, teknisyenler arasındaki sinerjiyi maksimize etmeye ve iş yükü dengesini sağlamaya çalışan çok amaçlı bir matematiksel model oluşturulmuştur. Teknisyenler ve kartlar arasındaki uygunluk, kartların kritikliğini ve teknisyenlerin deneyimini dikkate alan bulanık kural tabanlı bir sistemle ölçülmektedir. Ayrıca iki modelin entegre kullanımı için her iş vardiyasında iterasyonel olarak çalıştırılabilecek dinamik bir süreç önerilmiştir.Birinci modeli çözümlemek için 0-1 (ikili) programlama modeli üzerinde çalışılmış ve iş kartı çizelgeleri ikinci modelde kullanmak üzere geliştirilmiştir. İkinci modeli çözmek için AUGMECON2 adı verilen ε-kısıt yönteminin yeni bir versiyonu kullanılmış ve sonuçlar Türkiye'de bulunan bir uçak bakım şirketindeki vaka çalışması üzerinde analiz edilmiştir. Sonuçlar, geliştirilen modelin uygulamada işgücü planını iyileştiren, bakım maliyetlerini ve gecikmeleri azaltan ve uçuş güvenliğini artıran yüksek kaliteli çözümler üretilebileceğini göstermektedir. Uçak bakımının dinamik, belirsiz ortamı ve çok sayıda rutin olmayan işler dikkate alınarak işgücü yönetimi için bazı öneriler de tez kapsamında tartışılmaktadır.
  • Publication
    Tüketici triatlon yarışı öncesi ve sonrasında sporcularda toparlanma sürecinin otonom sinir sistemi, güç ve postural salınım parametreleriyle incelenmesi
    (2024) Sükuti, Murat; Çotuk, Hasan Birol; Marmara Üniversitesi; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Beden Eğitimi ve Spor Anabilim Dalı; Spor Sağlık Bilimleri Bilim Dalı
    ÖzetAmaç: Araştırmanın ilk amacı reflektif işaretleyicisiz tek kamera sisteminin postural salınım ölçümlerinin geçerlik ve güvenirlik analizini gerçekleştirmektir. Araştırmanın ikinci amacı ise triatlon yarışı sonrasında toparlanma süreci takibi için farklı izleme yöntemlerini, otonom sinir sistemi, sıçrama yüksekliği ve postural salınım parametreleriyle, incelemektir.Gereç ve Yöntem: Bu araştırmada iki çalışma yürütülmüştür. Geçerlik ve güvenirlik çalışmasına yaşları yaşları 30 ± 6,6 olan 31 sağlıklı gönüllü katılmıştır. Dört farklı statik denge testi sırasında eş zamanlı olarak reflektif işaretleyicisiz tek kamera sistemi ve altın standart ölçüm cihazı olarak Kistler® marka 9260AA6 model kuvvet platformu aracılığıyla postural salınım verileri toplanmıştır. Statik denge testleri 2’şer kez tekrarlanmıştır. Geçerlik analizi için kuvvet platformu ve kamera sistemi postural salınım parametrelerine Pearson korelasyon analizi uygulanmıştır. Güvenirlik için her denge testinin 1. ve 2. ölçümlerine sınıf içi korelasyon analizi gerçekleştirilmiştir. Toparlanma çalışmasına en az 2 yıldır düzenli dayanıklılık sporu yapan 6 kişi gönüllü olmuştur. Çalışmaya katılan sporculara bir hedef müsabaka göz önünde bulundurularak ölçüm döngüsü planlanmıştır. Ölçüm döngüsü yarıştan 5 gün önce başlayarak yarışma gününü ve sonraki 5 günü kapsamıştır. Ölçüm döngüsü boyunca her gün sabah uyandıktan hemen sonra dinlenim durumu kalp hızı değişkenliği (KHD) verisi Polar® H10 cihazı ile toplanmıştır. Postural salınım ve güç parametreleri ölçüm döngüsü boyunca her gün, varsa antrenmandan önce, yarışma günü ise yarışmadan önce toplanmıştır. Postural salınım için dört farklı statik denge testi, güç için ise “counter-movement jump” (CMJ) protokolü uygulanmıştır. Tekrarlı ölçümlerin analizi için Friedman testi kullanılmıştır.Bulgular: Geçerlik ve güvenirlik çalışmasında postural salınım parametrelerinden salınım indeksi dört test için de geçerli ve güvenilir bulunmuşken salınım uzunluğu ise güvenilir olarak bulunmuştur (p<0,05). Toparlanma çalışmasında ise ortalama RR ve salınım uzunluğu değerleri yarış sonrası 1. günde baz değerlere göre sırasıyla düşüş ve artış göstermektedir (p<0,05).Sonuç: Reflektif işaretleyicisiz tek kamera sistemi postural salınım ölçümü için geçerli ve güvenilirdir. KHD ve postural salınım parametreleri toparlanma takibi için kullanılabilir.
  • Publication
    Metal organic framework (MOF) based electrocatalytic hydrogen production
    (2023-2024) Vetti, Kinda Jouna; Koca, Atıf; Marmara Üniversitesi; Fen Bilimleri Enstitüsü; Kimya Mühendisliği Anabilim Dalı; Kimya Mühendisliği Bilim Dalı
    ÖzetGünümüzde enerji kaynağı olarak kullanılan fosil yakıtların kullanılması ile atmosfere salınan karbondioksit ve diğer sera gazları küresel ısınmaya sebep olmaktadır. Bu nedenle, Hidrojen üretimi ve yakıt olarak kullanımı gibi yenilenebilir ve sürdürülebilir enerji üretim teknolojileri üzerine yeni araştırma alanlarının geliştirilmesi önemli hale gelmiştir. Hidrojen üretimi için suyun elektrolizi teknolojisinin kullanılması, dünya üzerinde temiz ve enerji verimliliği yüksek bir yakıt kaynağı sunan umut verici bir yöntemdir. Bununla birlikte, bu inanılmaz teknolojinin kullanılmasının önündeki en büyük engel, katodik ve anodik reaksiyonları daha verimli şekilde gerçekleştirmek için, yüksek verimli, ucuz ve toprakta bol miktarda bulunan alternatif elektrokatalizörlerin geliştirilmesine olan ihtiyaçtır. Elektrolizörlerde kullanılabilecek yüksek verimli ve ucuz elektrokatalizör geliştirmek için bu çalışmada, geçiş metallerine dayalı metal-organik çerçeveler (MOF'lar), elektrokimyasal hücrelerde hidrojen evrim reaksiyonlarını HER kolaylaştırmak için umut verici bir elektrokatalizör olarak araştırılmıştır. MOF temelli malzemeler ultra yüksek gözeneklilikleri, muazzam iç yüzey alanları ve olağanüstü derecede değişkenliklerinden ve harici fonksiyonel malzemeleri barındırabilme yeteneklerinden kaynaklanan benzersiz özellikleri nedeniyle elektrokatalizör olarak tercih edilmiştir. MOF temelli nanomalzemelerin farklı türleri, solvotermal bir yöntem kullanılarak monometalik MOF'lar olarak kobalt bazlı MOF ve demir bazlı MOF dahil olmak üzere sentezlenmiştir. Daha sonra Co-Fe-MOF, birlikte çöktürme ve solvotermal yöntemlerin birleştirilmesi ile bimetalik MOF olarak sentezlenmiş, ve daha sonrasında kalsinasyon işlemi ile yapılara harici Co ve Fe metallerinin yüklenmesi ile elektrokatalitik aktivitesi yüksek olabilecek yeni yapılar sentezlenmiştir. Çözücü tipi, ısıtma sıcaklığı, süresi ve metal ile ligand arasındaki oran gibi elektrokatalitik etkinlik üzerindeki çeşitli parametrelerin sonuçlarının optimizasyon sonuçları bu tez çalışmasında ele alınmıştır.Hazırlanan elektro katalizörlerin FTIR yapısal karakterizasyon tekniği uygulanmış ve MOF oluşumlarına bağlı olarak değişen yapısal titreşimi ortaya çıkarmıştır. Ayrıca XRD analizleri gerçekleştirilmiş ve keskin ve yoğun kırınım pikleri ile MOF kristal oluşumunu doğrulamıştır. Gerçekleştirilen elektrokatalitik HER çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Co-MOF yapılarının 10 mA/cm2 akım yoğunluğunda η10= 50 mV gibi oldukça düşük bir aşırı gerilim elde edilmiştir. Co-MOF elektrokatalizörü tarafından sağlanan yüksek kinetik reaksiyona işaret eden Tafel eğim değeri 38.57 mV dec-1 ve yük transfer direnci RCT (Ω) 17 ohm olarak bulunmuştur. Elde edilen bu performansların aynı çalışma ortamında 59 ohm RCT (Ω) ile yaklaşık 38.57 mV dec-1 Tafel eğimi ile yaklaşık 42 mV aşırı potansiyele sahip olan ticari Pt/C katalizörüne yaklaşılmıştır. Benzer şekilde hazırlanan Fe-MOF elektro katalizörü ile de, yük transferi direnci RCT (Ω) olarak 2.569 ohm, aşırı gerilim olarak η10= 46 mV ve Tafel eğimi olarakta 46.71 mV dec-1 gibi daha yüksek performans değerlerine ulaşılmıştır. Benzer şekilde Co-Fe-MOF(C)@Fe-Co(A) yapısı ile η10= 57 mV ve Tafel eğimi yaklaşık 37.01 mV dec-1 ve yük transferinin direnci RCT (Ω) olaraktan 18.25 ohm performans verileri elde edilmiştir. Sonuç olarak, sentezlenen MOF'ların yüksek verimde ve kararlılıkta HER prosesinde elektrokatalizör olarak kullanılabilecekleri ortaya konulmuştur. Bu bilimsel çalışmanın önemi, iki farklı işlem çalışmasıyla yüksek verimli bir elektro katalizör olarak geçiş metali bazlı MOF'un başarılı bir şekilde sentezlenebildiğini göstermektedir. Elde edilen Co-MOF ve Fe-MOF yapıları ile herhangi bir ek kimyasal işlem olmaksızın Pt katalizörüne benzer suyun elektrolizinde katot olarak kullanılabilecek performans değerlerine ulaşılmıştır. Bu tez çalışması ile, daha kapsamlı hidrojen üretim sistemlerinin geliştirilmesinin önündeki en büyük engellerden biri olan (pahalı ve nadir olmaları) platin katalizörleri ile rekabet edebilecek MOF temelli ucuz elektrokatalizörlerin elde edilmesi sağlanmıştır.
  • Publication
    Preterm bebeklere anneleri tarafından farklı sıklıklarda uygulanacak oral motor girişimin oral beslenme performansı ve anne bebek bağı üzerine etkisinin incelenmesi
    (2024) Demirci, Aylin; Saygı, Naime Evrim Karadağ; Marmara Üniversitesi; Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı; Nörolojik Rehabilitasyon Bilim Dalı
    ÖzetAmaç: Preterm bebeklere annelerinin uygulayacağı oral motor girişimin, oral becerilere ve anne-bebek bağlanmasına etkisini araştırmaktır.Gereç ve Yöntem: Düzeltilmiş yaşı 3 aya kadar olan 42 preterm dahil edildi. İki müdahale ve bir kontrol şeklinde üç grup oluşturularak her gruba 14 bebek alındı. Anneler tarafından, Prematüre Bebek Oral Motor Girişimini (PIOMI) 7 gün, günde 2 (PIOMI7) veya 14 gün, günde 1 kez (PIOMI14) uygulandı. Oral beceriler Preterm Bebeklerde Oral Beslenmeye Hazır Oluşluğu Değerlendirme Ölçeği (POFRAS) ve Emzirme Tanılama Aracı’yla (LATCH), anne bebek bağlılığı Anne Bebek Bağlanma Ölçeği’yle (ABBÖ), uygulama başarısı PIOMI Güvenilirlik Değerlendirme Aracı’yla değerlendirildi. Bulgular: LATCH’ın memeyi tutma, yutma hareketi ve total puanlarında tüm gruplarda istatistiksel olarak anlamlı iyileşme görüldü. PIOMI7 ve PIOMI14’te POFRAS davranışsal, besleyici olmayan emme ve total puanlarında; kontrol grubunda davranışsal, oral refleksler ve total puanda istatistiksel olarak anlamlı iyileşme saptandı. Ancak üç grup arasında anlamlı fark görülmedi (p>0,05). PIOMI7 ve kontrol gruplarında ABBÖ maddelerinde ve total puanında anlamlı iyileşme görülmezken PIOMI 14’te annenin bebeğine duyduğu sevinç maddesi (p=0,014) ve ABBÖ total puanında (p=0,006) anlamlı iyileşme gözlendi. ABBÖ total puanında üç grup arasında PIOMI14’te anlamlı iyileşme görüldü (p=0,024).Sonuçlar: Taburculuk sonrası erken dönemdeki oral motor girişimle pretermlerin oral becerileri ve emme başarıları iyileşmektedir. Fakat farklı sıklıklardaki uygulamalar belirgin fark yaratmamakta, kontrol dahil tüm grupların değerlendirmeleri anlamlı düzelmektedir. Annenin uyguladığı oral motor girişim bebekle bağlanma durumuna da katkı sağlamaktadır. Annenin katılımının; tedavi etkinliği, anne bebek bağlılığı açısından olumlu sonuçlarının bulunduğu ve tedaviye dahil olmasının önemli olduğu görüşü desteklenmektedir.
  • Publication
    Ambalaj tasarımı ve bourdieu’nün kültürel aracılar kavramı üzerine fenomenolojik bir araştırma
    (2024) Uslu, Duygu; Nas, Alparslan; Marmara Üniversitesi; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Halkla İlişkiler Anabilim Dalı; Reklamcılık ve Tanıtım Bilim Dalı
    ÖzetAmbalaj, yaşadığımız tüketim toplumunda tüketicilerin satın alma tercihlerinde rol oynayan öğelerden biridir. Tüketiciler tarafından zaman zaman kendisi de bir ürün olarak değerlendirilen ve böylece içinde bulunan ürünün önüne geçen ambalaj; teknik, estetik ve kültürel boyutları olan çok yönlü bir kimliğe sahiptir. Bu bağlamda ambalajın, tüketicilerin beğenilerine hitap etmesi gerekliliği doğmaktadır. Bu doğrultuda ambalajın taşıyacağı mesajlar, tasarım sürecinde yer alan aktörler tarafından inşa edilmektedir. Fransız sosyolog Pierre Bourdieu, yeni orta sınıflar kökenli, kültürel anlam üretimi yaparak bunları herhangi bir iletişim kanalıyla topluma aktaran aktörleri “yeni kültürel aracılar” olarak tanımlamaktadır. Bu çalışmanın temel amacı, ambalaj tasarımı alanını keşfetmek ve bu alanda konumlanmış üreticiler olan kültürel aracıların alanla kurdukları ilişkiyi kavramaktır. Çalışmada nitel bir araştırma deseni olan fenomenolojik yaklaşım benimsenmektedir. Araştırmanın verileri derinlemesine görüşme tekniği kullanılarak elde edilmiştir. Bu doğrultuda araştırmanın örneklemini, ambalaj tasarım sürecinde kültürel aracı olarak rol alan 11 katılımcı oluşturmaktadır. Yapılan görüşmeler, alandaki gözlemler ve saha notları yoluyla elde edilen veriler anlamlı kategoriler altında tematize edilerek, Pierre Bourdieu’nün ayrım teorisinin temel kavramları çerçevesinde betimsel olarak tartışılmaktadır. Yapılan araştırmanın sonuçları arasında, ambalajın sadece bir paket olmadığı, ideolojik, sınıfsal ve kültürel anlamlara sahip bir meta olduğu ve bu meta etrafında şekillenen bir alan ve iktidar ilişkilerinin olduğu yer almaktadır. Çalışmanın, Türkiye’de ambalaj tasarımı alanında çalışan kültürel aracılar olan, reklamcılar, grafik tasarımcılar, pazarlama ve marka yöneticileri için bu kültürel üretim alanını tanımalarında bir rehber olması hedeflenmektedir.
  • Publication
    Taraf beyanı vasıtasıyla delil ikamesi
    (2024) Canpolat, Harika; Yıldırım, M. Kamil; Marmara Üniversitesi; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Özel Hukuk Anabilim Dalı; Özel Hukuk Bilim Dalı
    ÖzetDavanın taraflarının ispat konusu vakıalar hakkında en iyi bilgiye sahip olmaları nedeniyle beyanları geçmişten beri ispat faaliyetinde var olmuştur. Bununla birlikte taraflar kendi davalarında en şüpheli tanık konumunda olduklarından beyanları ispat faaliyetinde hep sınırlandırılmaya çalışılmıştır. Taraf beyanının vazgeçilemez ancak güvenilemez oluşu nedeniyle farklı hukuk sistemlerinde hukuki nitelikleri, delil değerleri ve başvurulması için öngörülen şartlar değişiklik göstermektedir. Türk hukukunda tarafın beyanı kesin delil olarak yemin vasıtasıyla elde edilmektedir. Takdiri delillerin sınırlı olarak sayılmadığı ancak isticvap kurumunun da mevcut olduğu hukukumuzda tarafın beyanına takdiri delil olarak ne şekilde ulaşılacağı bu çalışmanın ana konusunu oluşturmaktadır. İsticvabın takdiri delil olarak nitelendirilmesi gerekliliğine taraf beyanının tarihsel süreçte ne şekilde dönüştüğüne, mevcut kurumlar ile farklarına ve hukuki niteliği üzerindeki tartışmalara bakılarak ulaşılmaktadır. İsticvabın öznesi, konusu ve usulünün yanında başvuruda Kanundan veya literatürdeki görüşlerden kaynaklanan sınırlandırmalar önem taşımaktadır. Ayrıca ispat faaliyetindeki yeri tarafın lehine ve aleyhine bayanlarının değerlendirilmesi ve beyanların delil gücü üzerinde durularak belirlenebilir.
  • Publication
    Klinik eğitim sürecinde reflektif uygulamaların tıp fakültesi öğrencilerinin klinik karar verme yeterliklerinin gelişimine etkisi
    (2024) Meriç Hafız, Ayşenur; Sarıkaya, Özlem; Marmara Üniversitesi; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Tıp Eğitimi Anabilim Dalı
    ÖzetAmaç: Bu çalışma ile Tıp Fakültesi 5. Sınıf Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Stajı çekirdek hastalıkları konusunda klinik karar verebilme becerilerinin geliştirilmesinde refleksiyon uygulamalarının etkisinin değerlendirilmesi amaçlanmaktadır. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada öncelikle tüm öğrencilerin refleksiyon becerileri geçerli ve güvenilir olan “Reflektif Düşünme Düzeyi Belirleme Ölçeği” ve “Klinik Karar Verme Ölçeği” ile değerlendirildi. Daha sonra öğrenciler müdahale ve kontrol grubu olarak ikiye ayrıldı, kontrol grubana standart eğitim öğretim yöntemleriyle klinik uygulamalı eğitim verildi. Müdahale grubuna ise refleksiyon eğitiminin ardından eğitici ile birlikte reflektif vaka tartışmaları yapıldı ve öğrencilerin olguya dayalı klinik karar verme yeterlikleri değerlendirildi. Daha sonra her iki grubun yapılandırılmış sözlü sınavları klinik karar verme formu ile değerlendirilerek yapıldı. Öğrencilerden bu uygulama ile ilgili geri bildirimleri alındı. Bulgular: Kontrol grubu ile müdahale grubu arasında, istatistiki olarak anlamlı fark kontrol grubu lehine “Yazılı Sınav” ve müdahale grubu lehine “Genel Klinik Yeterlilik” başlıklarında görüldü (p<0,01). Refleksiyon sonrası klinik yeterlikler arasında öykü alma becerileri, klinik akıl yürütme ve klinik tanıya karar verme becerilerinde en yüksek ortalama değerlere erişildiği görüldü. Öğrenci geribildirimlerinde, eğiticilerin katılımından ve rehberliğinden memnuniyet, klinik eğitim sürecinde olgu tartışmalarının daha çok yer alması isteği en yüksek ortalama değere sahipti. Sonuç: Refleksiyonun deneyimler üzerinde derinlemesine düşünmeyi sağlayarak klinik karar verme yetkinliklerini geliştirdiğini ve mesleğe bakış açılarını değiştirdiğini bu sebeple reflektif uygulamaların tıp eğitiminin erken dönemlerinden başlayarak klinik uygulamaların gelişimini destekleyeceği belirlendi.
  • Publication
    Türk sivil toplum kuruluşlarının Ortadoğu ve İslam ülkelerindeki insani diplomasi faaliyetleri
    (2024) Kavak, Hafize Zehra; Uluç Küçükcan, Özlem; Marmara Üniversitesi; Ortadoğu ve İslam Ülkeleri Araştırmaları Enstitüsü; Sosyoloji Antropoloji Anabilim Dalı; Ortadoğu Sosyolojisi ve Antropolojisis
    Özetİnsani yardım alanında çalışan Türk Sivil Toplum Kuruluşlarının adı 2000’li yılların başından itibaren yeni bir kavramla insani diplomasiyle birlikte anılmaktadır. İnsani yardım kuruluşları, insan veya doğa kaynaklı kriz bölgelerinde insani acıları hafifletmek üzere, salt insani yardım götürmenin ötesinde, sahada muhatap olunan faydalanıcıların insani yardıma erişimlerinin sağlanması, güvenli bölgelere tahliye edilmeleri, esaret altındakilerin özgürleştirilmesi gibi alanlarda diplomatik işleve başvurmaktadırlar. İkna, müzakere ve savunuculuk gibi yöntemlerle uygulanan insani diplomasi sahasında Türk STK’ların Ortadoğu ve İslam ülkelerindeki faaliyetleri aracılığıyla nasıl bir katma değer ürettikleri sorusu sorulmaya değerdir. Bu çalışma, insani diplomasi alanının mahiyetini, alandaki etkileşimleri ve yardım kuruluşlarının insani sorunların çözümüne getirdiği katkıları anlamak üzere Pierre Bourdieu’nün pratik teorisinden istifade etmiştir. Teorinin sunduğu alan metaforu, tanım ve kavram karmaşasının hâkim olduğu insani diplomasi alanının STK’lar açısından mahiyetinin anlaşılmasına ve bu kuruluşların alana katkılarının değerlendirilmesine imkân tanımıştır. Çalışmada incelenen sivil toplum kuruluşlarının çok boyutlu karmaşık krizlerde, sorun çözücü olduğu ancak bu rolün krize neden olan sorunun çözümü, krizin ortadan kaldırılması şeklinde değil kriz sonucunda oluşan insani acıların etkisini azaltma şeklinde olduğu görülmüştür. İnsani diplomasi faaliyetlerinin uzun vadeli sonuçlarının acıları hafifletme dışında kriz çözümü noktasındaki katkıları müteakip çalışmalarda takip edilmelidir.
  • Publication
    Militarist eğilimlerin askeri reklamlara yönelik tutuma etkisi
    (2024) Uzman, Ali Çağan; Tosun, Nurhan Zeynep; Marmara Üniversitesi; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Halkla İlişkiler Anabilim Dalı; Reklamcılık ve Tanıtım Bilim Dalı
    ÖzetBu çalışma, bireylerin militarist eğilimlerinin, askeri reklamlara yönelik tutumları üzerindeki etkisini incelemeyi amaçlamaktadır. Türkiye'nin sahip olduğu köklü askeri tarihi ve kültürü bağlamında, askeri reklamların ve bu reklamlara karşı oluşan tutumların, toplumsal ve kültürel dinamiklerle nasıl etkileşime girdiği önemli bir sorunsaldır. Araştırmada, katılımcılara yüz yüze anket uygulanarak militarist eğilimleri belirlenmiştir. Bu aşamadan sonra, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 2023 yılında resmi YouTube hesabında yayınladığı \"Önce Vatan\" adlı reklam videosu katılımcılara izletilmiştir. Video izlendikten sonra, militarist eğilimlerin bu reklama yönelik etkisini saptamak için tutum ölçeği kullanılmıştır. Anket sonuçlarının değerlendirilmesi amacıyla öncelikle militarist eğilimlerle askeri reklama yönelik tutum arasındaki ilişkinin varlığını ve şiddetini belirlemek için korelasyon analizi yapılmış, anlamlı bir ilişkinin tespit edilmesinin ardından militarist eğilimin alt faktörlerinin askeri reklama yönelik tutum üzerindeki etkisini analiz etmek için yapısal eşitlik modellemesi kullanılmıştır. Yapılan araştırma sonucunda, militarist eğilimlerin, askeri reklamlara yönelik tutum üzerinde anlamlı bir etkisinin olduğu belirlenmiştir.
  • Publication
    Development of a high concentration cell bank production method
    (2024) Avcı Köseer, Fatma; Toksoy Öner, Ebru; Marmara Üniversitesi; Fen Bilimleri Enstitüsü; Biyomühendislik Anabilim Dalı; Biyomühendislik Bilim Dalı
    ÖzetBiyofarmasötik sektörü, geniş ürün yelpazesiyle genel ilaç pazarının önemli ve büyüyen bir bölümünü temsil etmektedir. Endüstriyel ölçekte üretilebilen memeli hücre kültürü, rekombinant proteinler için en yaygın üretim sistemi haline gelmiştir. Tipik bir memeli hücre kültürü, ilgili hücre bankasından bir vialin çözülmesi, biyokütle miktarının üretim için yeterli düzeye getirilmesi ve üretim aşamalarını içerir.Tohum dizisi, üretim biyoreaktörünü aşılamak ve protein üretimini optimize edilmiş bir şekilde başlatmak için yeterli biyokütle üreten biyoprosesin kritik bir parçasıdır. Geleneksel bir tohum dizisinde bu, hücrelerin çalışan bir hücre bankası vialinden, çalkalayıcı şişeler, sallama hareketli biyoreaktörler ve karıştırmalı tank biyoreaktörleri dahil giderek daha büyük ölçekli yetiştirme sistemlerinden geçirilmesiyle elde edilir. Bu ara-kültür adımlarını azaltmak ve bir üretim biyoreaktörünün doğrudan kriyoviallerden veya kriyotorbalardan alınan hücrelerle doğrudan aşılanmasını sağlayacak düzeyde bir yüksek konsantrasyonlu hücre bankası oluşturmak için çalışmalar halen devam etmektedir.Memeli hücreler için ortalama hücre bankası konsantrasyonu 10-15x106 hücre/mL'dir. Bu tez çalışmasında, 200x106 hücre/mL'ye kadar farklı konsantrasyonlarda hücre bankaları oluşturularak doğrudan üretime aşılanmıştır ve kültürlerin büyüme profilleri ve üretilen monoklonal antikor miktarı belirlenmiştir. Bu çalışmanın temel amacı, yüksek konsantrasyonlu hücre bankaları kullanarak zaman, iş gücü, maliyet ve operasyonel riskleri azaltmaktır.
  • Publication
    Epilepsi tedavisine yönelik etosüksimid içeren polilaktik asit/bizmut ferrit fiber yapıların üretilmesi ve karakterizasyonu
    (2024) Yiğit, İzel; Ulağ, Songül; Marmara Üniversitesi; Fen Bilimleri Enstitüsü; Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Anabilim Dalı; Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Programı
    ÖzetEpilepsi, beyindeki sinir hücrelerinin yoğun ve tekrarlayan deşarjı nedeniyle beynin farklı bölgelerindeki sinir iletiminin bozulması sonucu ortaya çıkan ve belirtilerin bir kısmının nöbetlerle ortaya çıktığı bir hastalıktır. Tedavi için kullanılan antiepileptik ilaçların (AEİ) biyoyararlanımın düşük olması ve nöbet sırasında ilaçların ağız yoluyla uygulanamaması; yeni ilaç dağıtım sistemlerine olan ihtiyacı ortaya çıkarmıştır. Bu çalışmada polilaktik asit (PLA)/bizmut ferrit (BFO, BiFeO3) karışımına etosüksimid ilaç takviyesi sonrası yapılan testler ile epileptik nöbetler üzerine potansiyeli incelenmiştir. Öncelikle PLA ve farklı oranlarda BFO ile hazırlanan çözeltiye belirli oranda çözücü eklenerek elektroeğirme yöntemi ile fiber üretilmiştir. PLA çözüldükten sonra elektroeğirme yöntemi ile fiber oluşumu için optimum olacak şekilde belirli oranlarda 5 mg, 7,5 mg ve 10 mg BFO ilave edilerek bir çözelti hazırlanmıştır. Hazırlanan çözeltilerden elektroeğirme ile elde edilen fiberlerin test sonuçları değerlendirilerek 5 mg BFO katkılı fiber seçilmiştir. İlaç yüklü fiberler, etosüksimid (ETX) ilacının farklı oranlarda (10 mg, 15 mg ve 20 mg) aynı prosedürlerle eklenmesiyle oluşturulmuştur. Fiberlerin morfolojik yapısı, taramalı elektron mikroskop (SEM) kullanılarak incelenmiştir. İnceleme sonucunda gerek rahat üretim yapılabilmesi gerekse fiber boyutlarının homojen dağılımına bakıldığında, 5 mg BFO katkılı numune ile çalışmaya devam edilmiştir. Diferansiyal taramalı kalorimetre (DSC) kullanılarak fiberlerin termal özelliklerine bakıldığında, saf PLA’ ya nazaran BFO ve ETX ilavesiyle birlikte Tg sıcaklıklarında bir azalma (40 °C), Tm sıcaklıklarında ise artış (155 °C) gözlenmiştir. Fourier dönüşümlü kızılötesi spektroskopisi (FTIR) ile fiberlerin kimyasal özellikleri incelenmiş ve oluşan ana pik tüm numunelerde yaklaşık olarak 1750-1770 cm-1 aralığında bir dalga boyu ölçülmüştür fakat oluşma sürelerinde farklılıklar tespit edilmiştir. Çekme testi sonucunda mekanik özellikleri, en yüksek çekme dayanımı (2.04 ± 0.64 Mpa) % 10 PLA / 5 mg BFO / 15 mg ETX olarak karakterize edilmiştir. Vücut içi ortamı, fosfat tampon çözeltisi ile sağlanarak farklı zaman aralıklarında Ultraviyole (UV) - Spektrofotometre ile elektrik kontrollü ve elektrik kontrolsüz ilaç salım özellikleri irdelenmiş ve ETX konsantrasyonu yükseldikçe ilaç salımda yavaşlama olduğu gözlenmiştir. Şişme davranışı ve son olarak insan nöroblastoma hücre hattı kültürü (SH-SY5Y) ile hücre canlılığı testi başarıyla tamamlanmıştır. Hücre canlılığı ve çoğalmasında artış ve aynı zamanda 8 günün sonunda en yüksek şişme oranı (%340) , %10 PLA/5 mg BFO/10 mg ETX (10) numunesinde gözlenmiştir. Sonuç olarak üretilen fiberlere, BFO ve etosüksimid ilavesi ile çekme mukavemetinde artış (sırasıyla; 2.49 ± 1.01 MPa ve 2.04 ± 0.64 MPa), elektrik kontrollü ve elektrik kontrolsüz ilaç salımını yavaşlatmış, şişme ve hücre test sonlarında kabul edilebilir (sırasıyla; %340 ve %120) sonuçlara ulaşılmıştır.
  • Publication
    Covıd19 Pandemisinin sağlık sigortasına etkisi : Türkiye üzerine bir inceleme
    (2024) Şahin, Sena; Can, Aynur; Marmara Üniversitesi; Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü; Sigortacılık Anabilim Dalı
    ÖzetSağlık, insanlar için oldukça önemli bir kavramdır ve bu kavram temel insan hakkı olarak belirlenmiştir. Bir toplumun gelişebilmesi için en önemlisi bireylerin sağlıklı olabilmesidir. Ancak bireyler günlük yaşamlarını devam ettirirken pek çok riskle karşı karşıya gelebilmektedir. Sosyal güvenlik kavramının oluşumu da hastalık gibi sosyal risklerin varlığı neticesinde ortaya çıkmıştır. Bireyler sağlıklı olmak için ellerinden gelen her şeyi yapsalar da bazı istenmeyen durumlar yaşanabilir. Bu durumları önlemek ve kendilerini güvence altında hissetmek için sigorta yaptırmaktadırlar. Ülkemizde devlet, tüm vatandaşların sağlık güvencesi içerisinde olması adına genel sağlık sigortası yapmaktadır. Genel sağlık sigortası sosyal güvenliğin bir parçasıdır. Her ne kadar geniş kapsamlı bir sigorta olsa da bazı durumlar neticesinde özel sağlık sigortalarına ihtiyaç duyulmuştur. Ancak özel sağlık sigortaları, genel sağlık sigortası gibi zorunlu değildir. 2020 yılında Çin’in Wuhan kentinden meydana gelen koronavirüs salgını tüm dünyayı oldukça etkilemiştir. Bu virüsle mücadele ettiğimiz günlerde sağlık bizim için daha önemli hale gelmiştir. Sağlık konusunda yaşanan endişeler ve artan problemler insanlarda sigortaya olan ihtiyacı daha da arttırmıştır. Koronavirüs öncesinde sağlık sigortalarıyla ilgili verilerin salgın döneminde değişimi oldukça önemlidir. Yaşanan bu durum sağlık sigortalarına olan önemin ve bilincin artmasına neden olmuştur. Çalışmanın amacı da bu verilerin salgın sonrasında nasıl bir değişime uğradığını ve sektöre nasıl bir etkisi olduğunu analiz etmektir.
  • Publication
    Tekerlekli sandalye oyuncularında puana özel ayarlanan sandalyenin sporcunun oturma ve sırt bölgelerine yansıyan basılar açısından karşılaştırılması
    (2024) Duman, Didem; Tatar, Yaşar; Marmara Üniversitesi; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Beden Eğitimi ve Spor Anabilim Dalı; Spor Sağlık Bilimleri Anabilim Dalı
    ÖzetAmaç: Bu çalışmanın amacı paralimpik bir spor olan tekerlekli sandalye (TS) basketbolunda, sporcuların farklı sınıflandırma seviyelerine özel ayarlanmış TS’de gerçekleştirilen basketbola özgü atış ve performans testlerinde sandalye ayarlarının, oturma ve sırt basıları üzerindeki etkisini görebilmektir.Gereç ve Yöntem: Bu araştırmaya yaş aralığı 18–30 ve antrenman yaşları 10,28 ± 3,96 olan kadın ve erkek 25 sağlıklı sporcu dahil edilmiştir. Her bir sporcunun oturma ve sırt bölgelerine gelen basılar değerlendirilmiştir. Ölçümler standart pozisyon (STD), tekerlek yukarıda (TY), tekerlek aşağıda (TAŞĞ), tekerlek önde (TÖ), tekerlek arkada (TARK) olmak üzere beş farklı TS ayar pozisyonunda gerçekleştirilmiştir. TS’de 30 sn sabit oturma, basketbola özel serbest atış ve 10 sn’lik sprint sırasında katılımcıların oturma ve sırt bölgelerine gelen basılar kablosuz VersaTek ConforMat Bası sensörleri (Tekscan, Boston, ABD) ile kaydedilmiş, veriler sisteme özel olan ilgili yazılım (Conformat research 7,20, Tekscan, Boston, ABD) kullanılarak analiz edilmiştir. Oturma ve sırt bölgelerine gelen bası değerleri mmHg olarak kaydedilmiştir.Bulgular: Oturma basısı, TAŞĞ pozisyonda istatistiksel olarak en düşük değerlerde ölçülmüştür (p<0,05). Serbest atış sonrası ve TS ile yapılan sprint sırasında alınan oturma basısı değerleri, TY pozisyonunda istatistiksel olarak en yüksek değerlerde ölçülmüştür (p<0,05). 30 sn sabit oturma sırasında alınan sırt bası değerleri TAŞĞ ve TARK pozisyonlarında istatistiksel olarak diğerlerinden düşük ölçülmüştür (p<0,05). Sırt bölgesinden ölçülen en düşük bası değerleri TAŞĞ pozisyonunda kaydedilmiştir (p<0,05).Sonuç: Bu araştırma sonuçları, TS’de tekerlek ayarlarında yapılan değişikliklerin oturma ve sırt bölgelerinde ölçülen basılarda önemli farklılıklar oluşturduğunu göstermektedir. Özellikle TAŞĞ pozisyonda oturma ve sırt bölgelerindeki bası düşük olmasına rağmen performans testlerinde herhangi bir dezavantaj yaratmaması dikkat çekicidir. Bu durum sürekli kullanımda tercih edilmese bile, farklı sebeplerle de olsa oturma ve sırt bölgelerinde bası yarası riski taşıyan sporcularda spora ara vermek yerine TS ayarlarında değişim yapmanın kullanılabilir bir alternatif olduğunu göstermektedir.
  • Publication
    Leonid Pavloviç Potapov ve Türk tarihine dair çalışmaları
    (2024) Öğüt, Cansu Nevin; Kemaloğlu, İlyas; Marmara Üniversitesi; Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü; Türk Tarihi Anabilim Dalı; Genel Türk Tarihi Bilim Dalı
    ÖzetEtnografya biliminin önde gelen temsilcilerinden tarihçi, araştırmacı, Türkolog Leonid Pavloviç Potapov, 6 Temmuz 1905 tarihinde Altay bölgesindeki Barnaul şehrinde doğdu. Lisans döneminde ünlü etnograf A. V. Anohin ile tanışması Potapov için bir dönüm noktası oldu. Potapov, Rusya Bilimler Akademisi bünyesinde gerçekleşen ekspedisyonlara katılarak Altay halklarının kültürünü yakından tanıdı. Leonid Pavloviç Potapov’un fikir hayatında A. V. Anohin, B. G. Bogoraz ve L. Y. Ştenberg gibi bilim adamları oldukça önemli rol oynadılar. 1927 yılında Potapov B. G. Bogoraz’ın girişimleriyle Leningrad Devlet Üniversitesi görevlisi olarak Altay bölgesine gitti. Potapov Oçerk İstorii Oyratii (Oyrat Tarihi Üzerine Denemeler) adlı tezini yazdı. 23 Nisan 1939 tarihinde ise Potapov Leningrad Devlet Üniversitesi’nde Altay halklarının yaşamlarıyla ilgili yazdığı Perejitki Pervobıtnoobşinnogo Stroya Narodov Altaya (Altay Halklarında İlkel Toplumsal Yapının İzleri) adlı teziyle doktorasını tamamladı. Potapov Oçerki Po İstorii Altaytsev (Altaylıların Tarihi Üzerine Denemeler) adlı çalışmasıyla 1948 yılında Stalin Ödülü’nü aldı. Sibirya tarihi alanında önde gelen bir isim olan Potapov, Güney Sibirya hakkında birçok kitap ve makale kaleme aldı. Altay, Tuva, Hakas ve Şor halklarıyla ilgili çalışmaları Almanca, İngilizce, Fransızca, Macarca, Türkçe ve diğer birçok yabancı dile çevrildi. Leonid Pavloviç Potapov eserlerinde Güney Sibirya halklarının kökenlerini, ekonomilerini, inançlarını ve kültürel hayatlarını ele almaktadır. Ayrıca eserlerinde şamanizme de yer vermektedir. Bu çalışmada Potapov’un Altay halklarıyla ilgili çalışmalarıyla ilgili fikirlerine yer verilecektir.
  • Publication
    Karışık teknik kullanılan sanatsal tekstillerde iplik sanatı
    (2023) Tarancı, Betül; Çini, Çiğdem Asuman; Marmara Üniversitesi; Güzel Sanatlar Enstitüsü; Tekstil Ana Sanat Dalı
    ÖzetSanat Dünyasında 1950 – 1960 yıllarındaki malzeme odaklı hareketlilik, “Karışık Teknik” kavramını ortaya çıkarmıştır. Karışık teknik ya da yabancı terim olarak “Mixed media” en basit tanımıyla birden fazla malzeme veya teknik kullanılarak oluşturulan sanat eserlerini tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Bu tez çalışmasına konu olan “Karışık Teknik Kullanılan Sanatsal Tekstillerde İplik Sanatı” ile, ipliğin eski zamanlarda kullanımından başlanarak “karışık teknik” kavramının ortaya çıkışından sonraki sanatsal etkilerinin incelenmesi amaçlanmıştır.Bu bağlamda ilk bölümde “mixed media” (karışık teknik) kavramı incelenmiş, tekstil üzerindeki etkileri araştırılmıştır.İkinci bölümde ipliğin tarihi ve üretim şekillerine değinilerek, iplik ile üretilen tekstillerin zanaat olarak kabul edildiği süreçten sanat dünyasına adım atarak geliştiği 20. yüzyıl sanatındaki rolü üzerinde durulmuştur. Çağdaş sanat dünyasında giderek daha fazla ilgi toplayan bir sanat dalı haline gelen iplik sanatı; yüzey tasarımı ve tekstil sanatıyla bağlantılı olup, ana malzeme olarak iplik kullanımını içermektedir. İplik yapısal özellik olarak esnek ve çeşitli bir malzeme olduğu için çalışmalarda da yenilikçi tasarımlar yapmaya olanak sağlamaktadır. İnce iplikler ile detaylar oluşturulabilirken kalın iplikler ile hacim yaratılabilir; farklı dokular, renkler ve teknikler birleştirilerek görsel etkiler oluşturulabilmektedir. Bu açıdan ipliğin sanattaki yeri incelenirken Karışık teknik kullanılan sanatsal tekstillerde ipliğin kullanım yöntemleri; el işi ve makine işi olarak gruplandırılarak belli başlı dikiş ve nakış tekniklerinde Türk ve yabancı terimlere (Sashiko, Boro, Mark Making, Smocking, Drawing With Thread) yer verilerek ipliğin kumaş yüzeyinde görsel ve dokusal etkileri incelenmiştir. Bu bölümün sonunda sanatçıların eserlerini oluştururken esinlendiği kaynaklar göz önünde bulundurularak çalışmalar; portre, doğa esinlenmeleri, mimari öğeler, serbest ve dokusal çalışmalar olarak sınıflandırılmıştır.Son bölümde bu alana katkı sağlayan 7 tekstil sanatçısının kısa biyografilerine ve bu sanatçıların eserlerinde ipliği nasıl kullandıklarına değinilerek eserlerinden örneklere yer verilmiştir.Araştırmalar sonucunda 1950’lerden bu yana, çeşitli sanatsal stratejilerin de yardımıyla ‘Karışık teknik’ uygulamalarında ipliğin geniş bir kullanım alanı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
  • Publication
    Decision support system design to evaluate recovery options for rental products
    (2024) Katrancıoğlu, Sevan; Kılıç, Hüseyin Selçuk; Uslu, Çiğdem Alabaş; Marmara Üniversitesi; Fen Bilimleri Enstitüsü; Endüstri Mühendisliği Anabilim Dalı; Endüstri Mühendisliği Bilim Dalı
    ÖzetGeri dönüşüm süreci hem ekonomik hem de çevresel anlamda çoğu şirket için büyük önem taşımaktadır. Sürecin en kritik adımı olan geri dönüşüm kararlarının doğru belirlenmesi önemli avantajlar sağlamaktadır. Özellikle yaşam döngüsü boyunca birçok kullanıcıya kiralanan ürünlerde bu etki daha da fazla gözlemlenmektedir. Defalarca farklı müşteriler tarafından kullanılma potansiyeli olan kiralık ürünlerin yaşam döngüsü yönetimi bu açıdan daha da önem kazanmaktadır. Ürünlerin ekonomik ömrünü uzatmak, şirketlere maliyet avantajı sağlayabileceği gibi çevresel anlamda da daha az kaynak kullanımı anlamına gelmektedir. Ürünlerin yaşam döngüsünü en doğru şekilde yönetmek konu olduğunda sadece maliyetler değil aynı zamanda müşteri etkileşimi gibi konular da ön plana çıkmaktadır. Verilen geri kazanım kararlarının bütüncül düşünülmesi ve hesaplanması gerekmektedir. Maliyet, envanter ve müşteri deneyimi gibi birçok konuyu kapsayacak en ideal çözüm sadece toplam faydayı en iyi hale getirebilir. Bu bakış açısı ile özellikle büyük şirketlerde görüş ayrılıklarının dengelenmesi, ortak hedefe yönelik görüş ve karar birliğinin sağlanması önem taşımaktadır. Bu amaçla farklı görüşlerin bulunduğu ve ortak amaca yönelik kararların alınması gerektiği büyük şirketler için karar destek sistemi uygulaması önerilmiştir. Uzman görüşleri, Küresel Bulanık Analitik Hiyerarşi Süreci ve Aralık Değerli Küresel Bulanık Analitik Hiyerarşi Süreci teknikleri ile değerlendirilmiş ve kullanılmıştır. Uygun analizler ile yapılacak doğru değerlendirmeler, ürün geri kazanım sürecini en iyi şekilde yönetmeyi amaçlamaktadır. Yapılan vaka çalışmasında %15,55 oranında toplam maliyette azalma sağlanmıştır. Aynı zamanda daha izlenebilir bir envanter yönetimi ile de departmanlar arasında uyum da artırılmıştır.
  • Publication
    Erken doğan çocuklarda anne eğitim modellerinin diş çürükleri ve ağız hijyeni üzerine etkisinin incelenmesi
    (2024) Soysal, Mehmet Ertuğrul; Haznedaroğlu, Eda; Marmara Üniversitesi; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Pedodonti Anabilim Dalı; Pedodonti Bilim Dalı
    ÖzetAmaç: Çalışmamızın amacı erken doğan çocukların annelerine 2 farklı eğitim modeli ile verilen eğitimin çocuklarındaki çürük gelişimi ve ağız hijyeni üzerindeki etkisini değerlendirmektir.Gereç ve Yöntem: 56 anne-bebek çifti çalışma grubu, anneleri eğitim almamış 27 erken doğmuş çocuk da negatif kontrol grubu olarak çalışmaya dahil edilmiştir. Görsel, sözel ve yazılı eğitim grubu ile sözel eğitim grubu olarak her biri 28 çocuktan olan 2 çalışma grubu oluşturulmuştur. Çalışmanın başlangıcında ve eğitimler tamamlandıktan sonra anne bilgi düzeyini ölçmek için test uygulanmıştır. Eğitimler üçer aylık aralarla 18 ay boyunca devam etmiştir. Kontrol randevularında bebeklerin çürük ve plak indeksleri kayıt altına alınmıştır.Eğitimler 18. ayda sonlandırılmış ve 9 ay sonra çalışmaya dahil edilen tüm çocukların ağız içi muayeneleri tekrar yapılmıştır. İstatistiksel analizlerde SPSS 22,0 Windows versiyon paket programı kullanılmıştır.Bulgular: Görsel, sözel ve yazılı eğitim alan grup ile sözel eğitim alan grup arasında çürük gelişiminde istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmazken eğitim almayan grupta istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde daha fazla çürük tespit edilmiştir (p=0,001). Görsel sözel ve yazılı eğitim alan grup ile sözel eğitim alan grup arasında anne bilgi düzeylerine etkileri açısından anlamlı bir farklılık bulunamamıştır (p=0,322). Ancak iki grup da bilgi düzeyini istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde arttırmıştır (p=0,001). Sonuç: Çalışmamızda, verilen eğitimlerin modeli fark etmeksizin, anneleri eğitmenin çürük oluşumunu azalttığı bulunmuştur. Aynı şekilde verilen eğitimlerin annelerin çocuklarının dişlerini fırçalama alışkanlıklarını geliştirdiği de tespit edilmiştir. Çalışmamız annelere verilecek eğitimlerin erken çocukluk çağı çürüğünün önüne geçme konusundaki etkinliğini göstermesi bakımından önem taşımaktadır.
  • Publication
    Taşınmazın gayrimenkul yatırım ortaklığına sermaye olarak konulması
    (2024) Özmen, Taha Rıza; Alışkan, Murat; Marmara Üniversitesi; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Özel Hukuk Anabilim Dalı; Özel Hukuk Bilim Dalı
    Özet“Taşınmazın Gayrimenkul Yatırım Ortaklığına Konulması” başlıklı tezimizde Gayrimenkul Yatırım Ortaklığına taşınmazın ve çalışmamızla örtüştüğü ölçüde Gayrimenkul Yatırım Ortaklıklarına İlişkin Esaslar Tebliği’nde gayrimenkule dayalı ayni hak biçiminde ifade edilen ve tarafımızca sınırlı ayni hakların kastedildiği sonucuna ulaştığımız değerlerin sermaye olarak konulması konusu çeşitli yönleriyle inceleme konusu yapılmıştır. Birinci bölümde, ana hatlarıyla kolektif yatırım kuruluşu kavramı ile Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı (GYO) kavramı çerçevesinde GYO’nun tarihçesi, amacı ve işlevi, GYO’nun başarılı uygulandığı ülkelerde ve ülkemizde gelişimi, hükümleri, tanımı, hukuki niteliği, türleri, kuruluşu, faaliyet konuları ve denetimi hususları GYO kavramının mahiyetini belirlemek adına kısaca ele alınmaya çalışılmıştır. Bu bölümde ayrıca, GYO’ya uygulanacak hükümlerden Gayrimenkul Yatırım Ortaklıklarına İlişkin Esaslar Tebliği (III-48.1) (“Tebliğ”) düzenlemesinin hukuki niteliğinin ne olduğu açıklanmaya çalışılarak, Tebliğ ve GYO’ya tatbik edilecek diğer hükümlerin uygulanma sırası üzerinde durulmuştur. Birinci bölümde ayrıca GYO’lar için sermaye, malvarlığı ve portföy kavramları açıklanarak GYO’da ayni sermaye yeterliliği koşulları Tebliğ ve TTK hükümleri çerçevesinde irdelenmeye çalışılmıştır. İkinci bölümde ayni sermaye olarak GYO’ya konulabilecek değerlerin neler olabileceği tespit edilmeye çalışılmış; bu değerler arasında taşınmaz kavramı, bu kavramın kapsadığı değerler ve hangi taşınmazlar bakımından ayni sermaye engeli doğabileceği üzerinde durulmuştur. Tebliğ’in ifadesiyle, gayrimenkule dayalı haklar, gayrimenkule dayalı ayni haklar, gayrimenkul projeleri ve altyapı yatırım ve hizmetlerinin çerçevesi ve bunlardan Tebliğ’in GYO’ya ayni sermaye olarak konulması mümkün olanlar bakımından sermaye taahhüdü ve ifası prosedürü incelenecektir. Bu bölümde özellikle sermaye olarak konulma prosedürü ve taşınmazın mülkiyetinin geçiş anı ile ilgili değerlendirme ve uygulamaya yer verilmiştir. Bu bölümde ayrıca, ayni sermaye taahhüdüne aykırılık teşkil edecek haller hukuki sonuçlarıyla birlikte ele alınmıştır.
  • Publication
    Ampute futbolunda üst ekstremite kuvvetinin koşu performansına etkisinin incelenmesi
    (2024) Anahtarcıoğlu Kolay, Elif; Tatar, Yaşar; Marmara Üniversitesi; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Beden Eğitimi ve Spor Anabilim Dalı; Spor Sağlık Bilimleri Bilim Dalı
    Amaç: Bu çalışmada, elit ampute futbol oyuncularında üst ekstremite izokinetik kas kuvvetinin koşu ve yön değiştirme performansına etkisinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya 17-41 yaş aralığında elit 15 erkek ampute futbolcu dahil edilmiştir. Sporcuların, omuz fleksiyon (FLEX), ekstansiyon (EXT), abduksiyon (ABD) ve adduksiyon (ADD) ile dirsek fleksiyon (FLEX) ve ekstansiyon (EXT) konsantrik kuvvetleri izokinetik dinamometre ile 60°/s ve 180°/s açısal hızlarda (AH) değerlendirilmiştir. Koşu performansı, elektronik kronometre sistemi kullanılarak 30 m sprint ve T kare yön değiştirme testleri (T2YDT) ile değerlendirilmiştir. Zirve tork (ZT) ve normalize zirve tork (NZT) ölçümleri ile koşu süreleri arasında korelasyon ve regresyon analizi yapılmıştır. Omuz ve dirsek eklemleri ortalama agonist-antagonist kas kuvvet oranları (AGO/ANTO) ZT değerlerinin oranı ile hesaplanmıştır.Bulgular: T2YDT, 30m ve 10m sprint süre ortalamaları sırasıyla 6,56±0,31 sn, 5,62±0,39 sn ve 2,15±0,16 sn olarak ölçülmüştür. 180°/sn AH’daki sol omuz FLEX NZT’u ile 30 m sprint testi süresi arasında negatif yönlü korelasyon bulunmuştur (p<0,05). T2YDT süreleri ile 60°/s ve 180°/s AH’lardaki sol omuz FLEX NZT ve 60°/s sağ dirsek FLEX_NZT’u arasında negatif yönlü korelasyon bulunmuştur (p<0,05). AGO/ANTO konsantrik kuvvet oranları; omuz FLEX/EXT= 60°/s: 0,95 - 0,98; 180°/s: 0,85 – 0,91; ABD/ADD= 60°/s: 0,79 - 0,83; 180°/s: 0,66 – 0,69; dirsek FLEX/EXT= 60°/s: 0,54 - 0,61; 180°/s: 0,45 – 0,53 olarak bulunmuştur.Sonuç: Çalışmanın sonuçları elit ampute futbolcularda, omuz fleksör kuvvetlerinin 30 m sprint ve yön değiştirme performansını, dirsek fleksör kuvvetlerinin ise yön değiştirme performansını artırdığını göstermektedir. Üst ekstremite, özellikle omuz ve dirsek fleksör kuvvet egzersizlerinin ampute futbolcuların antrenman programına eklenmesi sportif performansı artırabilir.
  • Publication
    Yardım tehlikesi ölçek geliştirme çalışması
    (2023) Özkan, Abdül Halim; Çiftçioğlu, Gökçen Alev; Güzel, Burçin Hülya; Marmara Üniversitesi; Fen Bilimleri Enstitüsü; İş Güvenliği Anabilim Dalı; İş Güvenliği Programı
    Özetİnsanların proaktif düşünmelerini sağlayan güvenlik kültürü, Türkiye’de henüz gelişmekte olan bir kavramdır. Afet yönetimi açısından bakıldığında, güvenlik kültürü kavramı risk yönetimi safhasının uygulanmasını kapsayan bir kültür oluşumunu sağlamaktadır. Bu nedenle yardım tehlikesi kavramının güvenlik kültürüne ciddi bir tehdit oluşturduğunu söylemek mümkündür. Böylece yardım tehlikesi kavramı hem iş sağlığı ve güvenliği hem de acil yardım ve afet yönetimi alanlarında güvenlik kültürü oluşumunda büyük öneme sahip olmaktadır. Bu bağlamda mevcut araştırma yardım tehlikesi kavramı için geçerli ve güvenilir bir ölçek geliştirme çalışması gerçekleştirmeyi hedeflemiştir. Türkiye genelinde farklı şehirlerde ikamet eden ve farklı alanlarda çalışan 532 katılımcıyla gerçekleştirilen analizler sonucunda; ölçekte bulunan maddelerin faktör yükleri 0,51 ile 0,95 arasında değişmekte ve açıklanan toplam varyans %63,244 olarak hesaplanmaktadır. Gerçekleştirilen doğrulayıcı faktör analizi sonuçlarına göre yardım tehlikesi ölçeği 3 faktör ve 10 maddeden oluşmaktadır (X2/sd=2,346, RMSEA: 0,050, SRMR: 0,048, NFI: 0,97, NNFI: 0,97, CFI: 0,98, GFI: 0,97, AGFI: 0,95). Ölçeğin içsel tutarlığı 0,758 olarak hesaplanmıştır ve madde-toplam korelasyonlarının 0,318 ile 0,554 arasında değiştiği görülmüştür. Sonuç olarak analizler, geliştirilen yardım tehlikesi ölçeğinin geçerli ve güvenilir bir ölçme aracı olduğunu göstermektedir.